7 Ara 2008

DİKKAT!!!! uzun ve sıkıcı bir yazı olabilir.

Şimdi Enes arkadaşım "yaratıcı başlık bulamadım"adlı yazıma şöyle bir yorum yazmıştı.
ben de burdan yola çıkarak yeni bir yazı yayınlamaya karar verdim.
arkadaşımın yorumu şudur:
"Dinler insanları yönetebilmek, yönlendirebilmek ve kontrol altında tutabilmek için kurulmuş sistemlerdir. İnsan ürünüdür. Tanrının insanları yönetebilmesi için herhangi bir sisteme ihtiyacı yoktur. İnsanlar akıllı varlıklardır ve kendilerini yönetebilecek sistemler kurabilme yetisine sahiptirler. devletlerin kurulma amacı da budur. Sistemli yaşamak.. tarih boyunca kurulmuş her devlet sistemi insanları yönetebilmek için Tanrı'yı kullanmıştır. çoğu devlet yöneticisi gücünü tanrıdan aldığını iddia etmiştir.

Tanrı bir insana kitap veripte insanları bana çağır demeye ihtiyaç duyacak kadar aciz değildir.. Varlığını ve gücünü ispat etmek gibi bir kompleks içinde de değildir tanrı. zaten herşeye yetecek gücü vardır. kendisine tapılmaya da ihtiyacı yoktur. bana tapın yoksa yakarım sizi ateşte diyecek kadar egomanyak hiç değildir. tüm güzel şeylere günahtır deyip te arzularımızı içimize atmamızı isteyecek kadar vicdansız da değildir. tanrı insanları yaratmıştır. hem de sonsuz sırlarla dolu devasa bir evrende.. ve salmıştır bizi kendi halimize.. mükemmel bir zeka vermiş ve izlemektedir onu nasıl kullanacağımızı..

kimisi düşündükçe düşünür.. düşündükçe gelişir.. sordukça sorar sorguladıkça ilerler.. keşfeder.. anlar.. haz duyar.. tanrıya her defasında tekrar aşık olur. ama sırrını çözemedikçe kainatın biraz da sitem eder inceden.. ama mutludur. tanrıya her defasında bir adım daha yaklaştığını bilir. hayattan zevk alır.. evrenin sırlarını çözdükçe dünyalar onun olur. tanrıya hayranlıktan öte bir duygu besler. bilir ki tanrı da onu sevmektedir..

kimisi vardır sormaz.. soramaz korkar.. örümcek bağlamıştır beyninin düşünen yerleri.. günahlar, mekruhlar, hocalar, hacılar ve anlamını hiç bilmediği kitaplar. kimin söylediği belli olmayan sözler.. gökyüzünü göremez örümcek ağlarının arasından.. hayvandan farkı kalmamıştır çünkü düşünen yerleri pas tutmuştur. dünyanın güzelliği ve tanrının onun için yarattığı evrenin sırları onun umrunda değildir.. çünkü o öte tarafta yaşayacaktır. bu dünyada düşünmemeli ve sorgulamamalıdır. sadece inanmalıdır körü körüne. tapmalıdır sabah akşam tanrısına. tanrısı onun düşünmesini istememiş, yarım akıllı olduğu için de tanrıyı bulamaz die ona elçi yollamış yüzyıllar önce (!) hiç giden görülmese de o yine de cennete gidecekmiş.. 20 tane huri varmış gidilmezmi oraya..

şu mekruh mu bu caiz mi.. ellesem günah mı öpsem caiz mi.. başörtüsü mü takmalıyım yoksa çarşaf mı lazım.. kara mı olmalı illa rengi.. bugün çok günah işledim, içki içtim, sevgilimle seviştim, cumaya da gitmedik yandım ben.. neyse yarın kadir gecesiymiş bi kuran okurum da bağlarız olayı. . elleziyne velleziyne.. amin.. çok güzel okudum be.. huriler bekleyin geliyorummm...

herkes elbet ölecek. ölünce tekrar dirilip cennete gideceğiz. ya da cehenneme. bu dünyaya sınava gelmiştik.. kazananlar cennete.. kazanamayanlar yanacak cayır cayır..

Bir gün bir öğrencinizi alsanız çekseniz odaya.. otur oğlum şuraya. al bu kağıdı.. sınav bu.. bu soruları yaparsan sana bi bisiklet vercem, yapamazsan seni demirle dövcem.. deseniz çocuk size ne der? ben bu sınavı istemiyorum! bisiklet de istemem dayak da.. bırak beni hoca delimisin sen? demezmi...

peki soruyorum sizlere, aranızda böle bi sınav isteyen oldumu?

adamın birine tanrı kitap yollamış. hem de 1500 yıl önce (!) ve sen bu hayatı ona göre yaşayacakmışsın.. ya kardeşim tanrı sana bi mesaj vermek için senden 1500 yıl önce yaşadığı iddia edilen bir adama neden ihtiyaç duysun?

nie kitap yazdırsın.. madem kurallar var istediği o zaman yazsaydı gökyüzüne.. insan yapımı bir kitaba inanırsan sen tanrıya mı inanmış oluyorsun?

tanrı sizi izledikçe utanıyordur ya sizden. ben size beyin verdim!! düşünün die.. akıl verdim.. düşündükçe büyüyen bir zeka verdim size.. keşfedin şu kainatı die size 80 yılı iyi değerlendirmek yerine, onu reddedip baska bi hayat beklemeniz ne kadar zekice.. (!)

merak ediyorum ölünce ne olacak onlara..

ya birader hani cennet nerde?
aloo kimse yokmu.. niye karanlık burası bu kadar ya?
ama ben o kadar ibadet falan.. ne olacak şmdi? boşuna mı yani.. hassiktir ya.. ee geri yollayın bari cennet yoksa..
o da mı olmuyor?
kaldık kıç kadar mezarda..
yüce isa yaktın beni...
....!!!???....."


Dinler inançlar sistemidir.din insanlarını yönetmek için seçmez.insanlar inandıklarına göre yaşamayı kendi iradeleriyle seçerler.dinlerin esası insanları yönetmek değil onlara rehberlik etmektir.doğru yolu göstermektir.onları doğruya ulaştırmaktır.çünkü insanların fıtratları gereği doğru yolu arama yönelimi vardır.mesela bir dörtyol ağzında bazen trafik ışıkları bi süreliğine bozulur ,çalışmaz,trafik kazalarında hemen bi artış görülür,sonra insanlar belediyelere küfreder. neden ışıklar düzgün çalışmıyor diye.insanlar başıboş yolda hatalar yapıyor demek ki. Elbette ki sistem olmak bazı kuralları getirir.bu kurallar insanları kötülüklerden koruma amacıyla konulur,onları sınırlandırmak için değil.yalnız insana bu sınırlar ağır gelir,çünkü insanların fıtratında zevke yönelmek de vardır.bu dinimiz de(dinimde daha doğrusu..biz derken???) “nefis” anlamına geliyor. Bazı dinler insanların uydurmasıyla ortaya çıkmıştır bazıları da ilahi kaynaklıdır.hepimiz her an yeni bir din uydurabiliriz.ve de insanlar inandığı ölçüde bu din devam eder.inançla alakalıdır.yaratıcı kullarını sever.sevmese yaratmazdı zaten.ki islamda zaten tüm kainat allah'ın kullarına olan sevgisinden yaratılmıştır.kullarını seven bi yaratıcı;kullarına doğru yolu göstermek ister.onları iyiliğe yöneltmek ister.kullarına kendisinin varlığını hissettirmek ister,kendisine inanmalarını ister.bu onları doğru yola iletmenin ön şartıdır.bu yüzden kitap gönderir,elçi gönderir.insanlara ulaşmaya çalışır,neden??? çünkü kullarını sever,tamam yarattım ne yapıyorsan yap demez..insanlara ulaşmaya çalışır,çünkü dininin devam etmesini ve gelecek nesillerin de doğru yolu bulmasını ister. dinin devam etmesi için yaratıcıya insanların inanmaları gerekir. koskoca kainatı yarattığına inandığımız bi yaratıcı'nın kitap gönderemeyeceğine,elçi gönderemeyeceğine ve asırlar boyu geçerli olamayacağına inanmak pek akıl işi değil bence.eğer bu akılsızlıksa haşa yaratıcıya inanmak daha da akılsızlık.(töbe töbe yazı yazarken çarpılcam şimdi)
yaratıcıyla aramızda mutlaka bir bağ olması lazım.yoksa bizi nasıl yaratmış olsun.işte yarattığı zaman kurduğu bağ gibi,bizi doğru yola iletmek için de bağ kurar bizimle.kitaplarla peygamberlerle.ve gönderdiği kitaplar ve peygamberler dininin temelini oluşturur,bizzat kendinden geldiği için.bu yüzden din ilahi kaynaklıdır.ve koskoca kainatı ve insanlığı yaratan yaratıcı isterse gönderdiği kitabın yüzyıllarca korunmasını sağlayabilir.adı üstünde yaratıcı,her şeye gücü yeten.
Ve doğru yer şeyi yaratan yaratıcının kendisine ibadet etmemize ihtiyacı yoktur.ama bizim ona ibadet etmeye ihtiyacımız vardır.ona olan teşekkürümüzü göstermemiz için bir yol olması lazım.ve yaratıcı da bana teşekkür etmek istiyorsanız şunları şunları yapın der.der mi der... yaratıcı sonuçta.o teşekkür şekline biz uyarız sadece.ve bu şekilde yaratıcıya olan şükrümüzü sunarız aramızda ki bağı artırırız.ve ayrıca bu teşekkürün temelinde de yaratıcı sevgisi vardır aslında,insanın sevmediği bi varlığa teşekkür etmek aklına gelmez,o'na teşekkür etme yollarını aramaz.yaratıcıya bize verdiklerinden dolayı minnetliyizdir.ona borçluyuzdur.ve borcunu ödemeyen her kimseye yaptırım uygulanır.biz kendimize sahip değiliz yaratıcıya aidiz.yaratıcıya inanıyorsak bunu kabul etmişizdir zaten.ve yaptırımları da kabul etmişizdir.aynı zamanda ödülleri de.dinde ödül ceza sistemi vardır,herşeyi yaratan yaratıcı,sonuçtaki ödülleri de cezaları da pek ala ayarlamıştır.bu ikincil öneme sahiptir ama esas olan yaratıcı sevgisidir gerçek bi inanan için.çünkü inananın inanmasının sebebi kendisini böyle sevip de koca kainatı ayağına sermesinden ötürü teşekkür edecek,bir yaratıcı ihtiyacıdır.
İnsan önce bir yaratıcıya inanır,sonra ilahi ve uyduruk dinler arasından kendine göre en doğruyu aramaya koyulur.dinleri sorgular,her birinin sistematiğini kavramaya çalıışır,birini seçer ve onun kurallarına göre yaşamaya başlar.artık onun içitn o dinin yasakları onun yapmamsı gerektiğine İNANDIĞI şeylerdir.dine İNANIR.çünkü o diğer dinleri YANLIŞ görmüştür.bir başkası başka bir dine İNANIR,diğer dinler de ona göre YANLIŞTIR.inanç meselesi işte.kimse kimsenin dinine mantıksız yahu bu diye orda burda saldırmasın.zaten farklı dinden olduğunu görüp senin farklı mantıkla hareket ettiğini görüyoruz.elbette sana göre YANLIŞ,ama o benim DOĞRUM aynı zamanda.bırakın insanlar doğrularını yaşasınlar.ama bu doğruları yaşarken doğruları saptırmasınlar.kendilerince yeniden yorumlamasınlar,ya da bir dindarın yaptığı hata koca bir dine mal edilmesin.dinler fabrika değildir ki insanları kendine göre üretsin.dinler;”bana inanan insanların hepsi doğrudur!” garantisini vermez.sade doğruyu gösterir.dinin tüm üyeleri de bir olmaz.kimi gerçekten inanır,kimi inanır ama günahkardır,kimi dinini işine geldiği gibi yaşar,kimi ödüle kavuşmak,cezadan kaçmak için dindardır,kimi de gerçekten minnetli olduğu yaratıcısını gerçekten sevdiği için dindardır.bizim imtihanımız da burdandır.bu dünya da irademizi gösterip sınavdan geçmeye çalışıcaz ve sonra yaratıcını tüm güzelliklerine kavuşucaz.
İslam bir dindir.ödülleriyle,cezalarıyla,kurallarıyla..ve der ki “leküm diniküm veliye din” yani “sizin dininiz size benim dinim banadır” islam kimseyi zorlamaz.ister inanın ister inanmayın,inanmıyorsanız HİÇ BİR DİNE saldırmayın.


yoruma açık :D

18 yorum:

Şarküteri dedi ki...

Yüzyıllardır tartışa gelinen bir konu bu imbircim. Bloglara yetmez valla.

Birbirine zarar vermedikçe, bırakalım herkes istediğine inansın. Ama toplum içinde kutuplaşma olmadan "onlar ve biz" olmadan.

Ben uzunca yorum yazan arkadaşın görüşlerine katılıyorum temel olarak. Korkuyla değil, akıl ve sevgi yoluyla tanrıya ulaşmak, ulaşmaya çalışmaktan bahsediyor, bence de mantıklı olan yol bu. Ama ilahi olsun ya da olmasın çoğu dinin temelinde korkutmalar, ağır cezalar söz konusu değil mi? İnsanın kendi ahlak, dürüstlük yargılarına-yasalarına güvenmeyip ek yasalar, yasaklar listesi çıkarmak adetten değil mi? İnsanın özüne güven yok çoğunda, bu yüzden kitaplara ihtiyaç var, dini liderlere ihtiyaç var.

Din sığınma ihtiyacına cevap veriyor. Evet doğrudur. Bu yüzden sığınılıcak limanlar bol ve çeşitli... Herkes içine daha iyi girebileceği, daha korunaklı bir liman arayışında. Ama ya deniz tarih boyunca hep durgun kalmışsa? Ya fırtınalar hep kafamızın içinde koptuysa?

Ha dinler ortaya çıkmasaydı insanlar bugünlere gelebilir miydi? Sanırım hayır, ortalığı büyük bir koas ve karmaşa bulutu kaplayabilirdi. Din toplum düzenini, birlik ve beraberliği sağlamada büyük kolaylık yaratıyor. Bunu yadsıyamam. Ama şöyle bir sezgide bulunabilirim:

İnsanlar kendi özlerine güvenip iç dünyalarına yönelmeyi başarabildikleri ölçüde dine daha az ihtiyaç kalacaktır. Ama o güne kadar dinlerin güzel taraflarını, toplumsal geleneklerini korumakta yarar var diye düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

haklısın yec burlara sığmaz ne kadar konuşursak konuşalım konunun özünde inanç olduğundan yani salt bir doğru olmadığından hiç kimse tam haklı çıkmaz :) ama dediğin gibi ben milletimizin "onlar"ve "bizler" olarak ayrılmasını istemiyorum.kimse kimsenin inancına karışmasın,aptalca demesin istiyorum.arkadaşın yorumunun bir kısmına katılmakla birlikte bazı kısımlarına katılmıyorum yani sanki bi alay sözkonusuymuş gibi geldi ellezi vellezi falan derken.tamam insanlar dini doğru algılayamıyor ve kendi kendilerine mantık dışı şeyler üretip yaşıyorlar ve de dinlerine en büyük zararı veriyorlar böylece, ama bu insanların davranışı dine mal edilmemeli diye düşünüyorum.kimse kimseye fikirlerini kabul ettirmeye çalışmamalı ama en azından saygılı olmalı.bizim ülkemizin en büyük sorunlarından biri bu.en çok üzüldüğüm konu.
dediğin gibi yecaittincim insanlar kendileri kendi özlerine yönelip iyi bir insan olmaya çalıştıkça zaten dinleri otomatik olarak yaşamaya başlicaklar.korkutmalara gerek kalmadan.insanlar iyi bir insan olmaya çalıştıkça hem yaratıcı zaten sever onu.

Adsız dedi ki...

Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,
Tekkede manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,
Cennetin, Cehennemin üstündesin..

Öncelikle yazdığınız yorumlar için hepinize çok teşekkür ediyorum..

Ayrıca söylemeden edemiycem bu başlık pek olmamış. Tanrı konusunda yazılan bir yazı asla sıkıcı olmaz bence :)

Adil davranmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka , tesbih , post , seccade güzel ama
Tanrı kanar mı bunlara..

Evet aslında en başında burada açılan konu daha çok ahlaklı veya dindar olmak ile ilgiliydi. Öncelikle bu sözlerle o konuyu kapatayım istedim artık tamamen..

Çünkü o konu sınırlıydı. çünkü müslümanlığın sınırları içinde kalan bir tartışmaydı. konuyu biraz fazla açmış oldum ama artık kusura bakmayın.. Bu sohbet hızını aldı durmaz artık :)

Kim görmüş o cenneti, cehennemi?
Kim gitmiş de getirmiş haberini?
Kimselerin bilmediği bir dünya
Özlenmeye, korkulmaya değer mi?

Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından, yoğundan kurtul da yaşa.

Bulut geldi; lalede bir renk bir renk
Şimdi kızıl şarap içmemiz gerek.
Şu seyrettiğin serin yeşillikler
Yarın senin toprağında bitecek..

sevgili imbir kardeşim yazıma biraz kızmışsın belli.. elimden geldiği kadar tüm söylemlerine cevap yazmaya çalışıcam.

öncelikle şunu bilmeni isterim ben kimsenin dinine saldırmıyorum. kimliğimde müslüman olduğum yazılı olarak ben, bana ister istemez yüklenen bu dine karşı isyanımı dile getirdim..

demişsinki din insanları seçmez insanlar dinleri seçer diye.. peki ben sana soruyorum "sen müslüman olmayı kendin mi seçtin?" ya da amerikadaki bir hristiyan kendisi mi seçti hristiyan olmayı? peki israildeki bir yahudi museviliği kendi mi seçti sence? öncelikle şu gerçeği kabul etmelisin: bireylerin değil toplumların dini var gördüğün gibi.. ve kimse seçmiyor.. seçmiş olarak doğuyor!!

ve sen avrupada doğmuş olsaydın bir hristiyan olacaktın. sakın hayır deme.. bunu sende biliyorsun. çünkü burada doğunca müslüman olduğuna göre orada doğsan sen bir hristiyan olacaktın şu an.. ve o zamanda müslümanlığa yanlış diyecektin. neden mi? çünkü sen doğrunun göreceli olduğuna inanıyorsun. herkesin dini kendince doğrudur diyorsun. böyle birşey mümkün mü sence? kaç tane doğru olur aynı anda? iki doğrudan ikisi de diğerini yalanlamayı gerektiriyorsa onlar nasıl doğru olabilir?...

buna karşı cevabın muhtemelen şu olacak: ben şanslıyım müslüman doğmuşum..

ama emin ol hıristiyanın cevabı da aynı.. o da diyorki ben şanslıyım hıristiyan doğmuşum iyiki..

diyorsunki insanlar özgürdür.. istedikleri dini iradesiyle seçerler.. şunu asla unutmamalıyız ki, sunulan iki seçenekten birini seçmek asla özgürlük değildir.. verilen seçenekleri reddedip kendi seçeneğini kendin belirlemelisinki özgür olasın.. bu şu anlama gelmez elbette: seçeneklerin hepsi yanlış.
ama aynı sonuca varsa bile o sonucu sıfırdan sen yaratmalısın. yani verilenden seçmemelisin! ben seçtim bunu diyemezsin.. seçmek zorunda olduğun bir seçenektir o senin..

düşünerek sorgulayarak seçeceksin..

Ben olamayınca bu güller bu selviler yok
Kızıl dudaklar mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar , akşamlar , sevinçler , tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya , ben yok o da yok

önce temelden baslayacaksın. NÖTR olacaksın tüm dinlere inançlara herşeye.. düşüneceksin sorgulayacaksın.. keşfedeceksin yavaş yavaş.. keşfetmenin hazzını yaşamalısın önce. tanrıyı kendin bulmalısın..

düşün;

sen bi doğuyorsun, bakıyorsun senin dinin seçilmiş, inançların seçilmiş, yaşam kuralların belirlenmiş, yasakların koyulmuş ve sana hadi buna uyacaksın deniliyor.. peki hayatın anlamı nerde kaldı? hadi söyle senin özgür iraden nerede kaldı???

senin için yazılmış bu senaryoyu sormadan oynamak mı senin özgür irade anlayışın?

Tanrı senden bunu mu istiyor sence?

o zaman iradenin anlamı ne, bu muhteşem beynimizin ne anlamı kaldı.. özgür düşünemedikten sonra yaşamanın ne anlamı var ki...

gözünün önündeki perdeyi bir kaldırmalısın önce..

sana ezberletilen öğretilerden sıyrılmalısın.. sırtında o kadar yükle ne kadar ilerleyebilirsin?

inanmak..

birşeye inanınca tüm diğerlerini reddetmiş oluyorsun zaten..

inanmak aslında inançsızlığın ta kendisidir.. çünkü inanan bir insanın inanmadıkları herzaman daha fazladır..

inanmak inançsızlığı getirir beraberinde..

o yüzden önce inanmadan başlamalısın.. ki inanacak birşeyler bulasın..!!

iki arkadaşın kavga etmiş diyelim.. önce biri sana geldi ve anlattı. sen de ona inandın ve diğerini hiç dinlemedin bile.. işte müslümanlık bu.. önce inanırsın ve hep reddedersin diğer tüm fikirleri.. işte inançsızlık budur.. ama sen şimdi diyorsun ki diğer arkadaşı da dinlerdim.. evet o zaman bir süreliğine hıristiyan ol.. musevi ol.. ateist ol.. deist ol.. herkesi dinle önce ve sonra karar ver kim haklı kim değil.. dünyaya tek pencereden bakarsan ne görebilirsinki...

bir dine inanmak diğerini reddetmektir.. o zaman hiçkimse bana demesin benim dinim doğru diye.. ta ki birisi çıkarsa tüm dinleri yaşadım diye o zaman seçimine saygı duyarım.. onun son seçtiği din işte onun gerçek iradesiyle seçtiği dindir..

bir an olsun müslüman kimliğinden sıyrılmayı başarabilirsen sana tüm düşünce kapıları açılacaktır..

ve ben sana iddia ediyorum müslümanlığa geri dönmezsin..

çünkü özgür iradeni dinlemeyi öğrendiğin anda din olgusu senin için tarih olmuştur artık..

nefis demişsin zevk isteyen gönlüme.. hayır o tam olarak benim işte.. tam olarak sensin o.. islam öyle bir din ki seni bile senden koparıyor. seni kendine dahi düşman yapıyor.. hiç insan kendine düşman olur mu?????

doğru yolu bulmak için rehberdir din demişsin.. senin aklın doğru yolu bulmak için en sağlam rehberdir.. şu dünyada kenndi aklından başka kimseye güvenme..!! en doğru yolu o gösterecektir sana.. güven aklına.. aklını doğru kullanan bir insan asla yanlış yapmaz bu hayatta.. tanrı sana en büyük rehberi vermiş... korkma..!!

tanrı insanlara ulaşmaya çalışır demişsin.. tanrı insanın içindedir.. kuranda demiyor mu ben size şah damarınızdan daha yakınım diye? elçiye ne gerek.. daha başka ne aracısı lazım gerek ki insana?? tanrıyı bir an bile aklından silebilir misin? onu hatırlamak için peygamber mi lazım sana? onu sevmek için kitap mı lazım? emin ol benim kadar sevemezsin sen tanrıyı..!! hissedemezsin damarlarında ben gibi.. yanıbaşında olduğunu duyamazsın sen.. çünkü sana göre o uzakta. öbür tarafta bekliyor seni. sen onu göklerde arıyorsun. ama ben duyuyorum bunu bil. şu an yanıbaşımda yazdıklarımı izleyip gülümsüyor. ve hep yanımda olacak.. ve içim o kadar rahat ki sen bunu hissedemezsin..

tanrıyla aramızda mutlaka bir bağ olmalı, yoksa bizi nasıl yaratmış olsun demişsin.. bu yüzden kitap gönderir demişsin. direk kendinden geldiği için.. bakın arkadaşlar bu çok ağır bir iddia..!! tanrıdan insana gelen bir kitap.. böyle bir şeye inanmak çok ağır bir yük.. ama asıl zor olan inanmak değil..!!! inandıktan sonra vazgeçebilmek, sorgulayabilmek daha da zordur.. bu ağır yükün altına giren çook zor çııkıyor.. tabi çıkabilirse.. neden mi çünkü bir şeylere inanmak ve yıllarca bu inançla yaşadıktan sonra o inancın yalan olabileceği ihtimlini bir an bile düşünmek insanı afallatıyor.. kendine olan güvenini yitiriyor insan. daha da doğrusu yıllarca boş bir şeye inanmış olmanın vereceği acıyla yaşayamamaktan korktuğu için insanlar vazgeçemiyor. daha doğrusu vazgeçmek işine gelmiyor kimsenin...!!! yıllarca boşa mı inandım demek koyuyor insana.. bu çok ağır bir şey.. zaten çoğumuz o yüzden bırakamıyor bu inançlarını.. çünkü bugün bırakmak demek, geçmiş yıllarda bir yalana inanmış olmayı kabullenmek demek.. bu zor bir karar.. haklısınız..

tanrıya teşekkür etmeliyiz demişsin. haklısın. ben hep ediyorum. bu tanrıyla benim aramda. baska bir insan mı karar verecek benim nasıl teşekkür edeceğime???

ayrıca insan bir dine inanır demişsin. hayır insan dine inanmaz. insan tanrıya inanır. çünkü inanmak senin kararındır. din ise zaten inanılmış şeylerin listesidir.. başkalarının inanıp yazdığı şeylerdir din.. senin inancın değildir o..!!

diyosunki ben tanrıya inanacağım.. birileri de diyorki gel buyur burda hazır inanılmışı var :)

herneyse bu kalem yazdıkça yazar.. inanın siz okumaktan bıkarsınız belki ama ben yazmaktan bıkmam.. en iyisi burada keseyim de biraz daha yorumlarınızı alayım. sonra yine yazarım.. sürç-ü lisan ettiysem affola.. amacım kimseyi kırmak incitmek değil inanın.. sizleri tüm kalbi duygularımla selamlıyorum.. görüşmek üzere..

Cennette huriler varmış, kara gözlü
İçkinin de ordaymış en güzeli
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz
Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili..

İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez:
Bunlar için didinmene bir şey denmez.
Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış:
Bu güzelim ömrünü satmaya değmez.

Adsız dedi ki...

SENİ ARIYORUM OMUR SAHNEMDE
arkadaslar yazılarınıza gulumseyerek baktım... ve cok keyif aldım... sorgulamaya zorlanmaktan ve sorgulamaktan kaçınmaktan...

Enes arkadasın yazdıklarına her ne kadar katılsam da ve onun yazdıgı kısımları daha içim sıkılmadan okusam da Hayyam için seçtiği rubaileri pek begenmedim.

Hayyamı bir cümlede özetlemek gerekirse: Allahı yok sayan kişilik olarak bilinmesinin aksine(eger yanlıs anladıysam affola enes kardes) Hayyamın allaha olan inancının sorgulanamayacak kadar güçlü oldugudur.(bknz semerkant emin maluf) O insanların bagnazlıgına olaylara tek taraflı bakıs acılarıyla bakarak işlevlerini bu konuya gore gerceklestirdigine olan karsı cıkma anlayısıyla rubailerini yazan ulu kişiliktir. Ulu dememdeki neden sadece siirleriyle tanınmaması gerektiğinden. Bircok dalda ilim irfan sahibi bir adamdır o. ve rubailerindeki arayıs allahı aramaktır. o bu sekilde sitemkar yazarak hem dini elestirmis hem allaha samimi olmayı basarmıstır.

aslında hayyam enes arkadasın felsefesini yasayan kişinin kendisidir. enes bunu bilerek sectiyse ne ala.

Adsız dedi ki...

seni arıyorum omur sahnemde
baslıgı mukemmel... abdullah bey

öncelikle bu tartısmalara farklı bi yonden katılmadan edemicem...

ölüm!

1. bakıs
ölüm aslında baslangıctır.......
bu evren yapaydır..........
asıl hayat öldükten sonra olandır..
her sey olümden sonra için kurgulanmıstır.....
vs vs

2. bakış
ölüm karanlıktır......
ölüm kara perdenin ömür sahnesine inmesidir.........
ölüm toprak olmaktır......
ölüm bitmektir.....
ölüm yok olmaktır......

insanlar hayatın degerini anlayana kadar asla ölümden korkmamıstır... mesela her ne kadar emin olamasakta insan ömrü ilk çağlarda gerçekten cok kısadır ve genelde bir yırtıcı hayvan tarfından veya bir yaralanma sonucu olmek mümkündür... ve ömür kısadır insanlar içlerindeki temel dürtülerle ki hayvandan farkımız pek yoktu... yasamak ve meyve vermek idealindedir altını ciziorum olümden korkmaktan değil yasama dürtüsünden bahsediyorum... ama ölüm gayet dogaldır ve insan o zamanda ölümden sonrasını düşünecek nitelikte değildir...

taaki metehanla başlayan Tarihimize gelene kadar...

olayı biraz Türk toplumuna indirgeyelim....

Türklerin belli başlı inançları vardı...

şamanist felsefe...

bugun bile ölünün üstüne konulan bıçak kültürü şaman inancından kalan olulerin esyalarıyla gömülme anlayısının getirisidir...

bakınız islamiyette bunla alaklı bişey bulabilecekmisiniz....

ölünün karnı şişmesin KOCA bir yalan...

herneyse konuyu saptırmadan şöyle bir giriş yapmak aklıllıca olur...

insanlar zamanla toplumları yaratıp bilgileri bir şekilde torunlarına miras bırakarak belirli kazanımları bir sonraki nesle aktarmayı başarma seviyesine eriştiklerinde ölüm diye bir kavram cıktı ortaya ve ölüm koca bir bosluk cozülenemez bir perde kapanmasıydı... insanların hayatı sevmesi yaşamayı sevmesi ya da içinden gelen ben merkezci düşünme biçimi insanlar için kaçınılmaz bir seçenek seçme kargasasıyla karsı karsıya kalmalarına neden oldu.
ölüm siyah bosluk anlasılamaz son...
insanlar hiçbi zaman ölümü ciddi olarak ele alamadılar çünkü gerçek objektif bakıldığında aşikardı...

ölüm perdenin sonsuzluga kapanması...

ve devreye bi nevi savunma metabolizmaları girdi ki bu metabolizmalar daha çok biyolojik düzeyin felsefeyle yogurulmasıyla ortaya cıktı...

bazıları(budizm) dedi ki öldükten sonra reankarnasyon felsefesine dinayen tekrar baska beden de bir ruh olarak ortaya cıkmayı attılar ortaya...

belliki zihnimizi ölüme karsı cevreliyordu ki bu felsefeye inananların sayısı hala yadsınamayacak kadar çoktur...

sonra cennet ve cehennem kavramları atıldı ortaya bu kadar sistemli olmasa da bi nevi firavunlar öldükten sonra dirilmeye inanarak yaptırdılar muazzam mezarlarını...o da bir nevi cennetti ölüme karsı gelmek..

sonra mukemmel hiyekeyelerin olusturdugu zebur tevrat ve incilde cıktı karsımıza cennet cehennem. ve sonra kuranda dogal olarak...

oysa insanlar kendilerine bir duvar yarattılar ölümü yenme adı altında.... nice insan sehit felsefesiyle yogrulup yollandı cepheye... ama kimse farkedemedi aslını ya da ona yoramadı cünkü korkuyorlardı onu dile getirmeye oldukten sonra karanlık çepeçevre.

kömür tepeye karşı tınaz tepede
iki ihtiyar zabiti
ve onların genci uzunu
daürül muallim mezunu
Nurettin Eşfak
mavser tabancasının ehemniyetiyle oynayarak
konusuyordu...
"bizim istiklal marşında aksayan bi taraf var! bilmem nasıl anlatsam.
akif büyük şair inanmıs adam
lakin
ben onun inandıklarının hepsine inanmıyorum, beni burda tutan sey sehit olmak vecdi mi sanmıorum
mesela bakın dogacaktır sana vaadettiği günler hakkın
hayır dogacak gunler için gokten ayet inmedi bize. onu biz kendimiz vaad ettik

KENDİMİZE...."


bugun insanların huzurunu kacıran ölüm kavramı birçok şeyle süslenerek insanların önüne atılmıştır....
sehid olmak, huriler, cennete gitmek bu koca bir fiyaskodur buna inanmak deliliktir.

ölümün gercekliğini gordugumuz anda zaten dine olan ihtiyac gereksizdir ki din insanları bir arada tutmak için ortaya atılmıs sistemler bütünüdür...

eski zamanlarda bu gun bile oturmayan demokrasiyi oturtmak yada her insanın kendine gore olan evrensel ahlak anlayısını torpuleyip ortak noktalarda birlestirmek için yaratılan kurallar dinin ta kendisidir...

insanları olümden sonrası var diye inandırıp onları agır cezalarla korkutmak gaddarlıktır... ama en akıllıca olandır cunku isyan herzaman patlamaya hazırdır sadece onu sahiplenecek bir kac basa ihtiyac duyar ve nice imparatorlugun temel taslarını sallar... bunun onune gecebilmek ancak cobanın yonetmesi gereken suruyu yonetmektir... bunu da o zamanda dinle yapmak herseyden kolaydır ama bazen din tam aksi yonde de kullanılmıstır onu kullanmak için aziz nesinin % 20lik dilimine girmek yeterlidir.

ama bu gun isviçre medeni kanunuyla baslayan ve kendi evrensel deger yargılarını olusturmak isteyen turkiye için din kurallarına bakıldıgında hiç birsey ifade etmez. bayagıdır eskidir yetersizdir yavastır anlamsızdır celişkilidir. saçmadır zırvalıktır.

ama bir yandanda hersekilde bir arada tutar sadece her fırsatta çiğnenir...

herkese bir dayanak bir ihtiyactır...
Onu sorgulayabilcek pek az sayıda insan cıkar onlarda kömunist(alakası yok) dinsiz kafir gibi sıfatlarla nitelenir.... çok yazık ki...

kimse kimsenin dogruluguna durustlugune bakmaya ihtiyac duymaz bu sıfatları yapıstırırken...
işte islam inancı nefretle bakar kardes dini hıristiyanlıga....
kafir der meshebi olan alevilere herzaman kızılbas muamelesi yapılagelmekte....

sonuc olarak
bu ulkede herkez hatim eder babası ataist olan ben bile ama kimse kuranın turkcesini okumaz...
bu ulkede bize anne babamızdan hiçbirsey miras kalmasa da din miras kalacaktır...
bu ulkede herkez cuma namazına gider ama kimse sabah namazına gitmez ...
bu ulkede herkez oruc tutar evde?
kurban keser (komsu ne der)
namaz kılmaz....

herkes içer tobe eder

kimse dürüst olup demez

Rakı, şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararı, içerim
İkimiz de gelsek kıldan ince köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim..

alpernatif dedi ki...

yazıdan uzun yorumlar burada geçerli :D
işin kötüsü,bizler ve sizler olarak ayrılmış iki grubun da karşı tarafı ikna etmeye gücü yokken,tartışma ilerleyip durdu,duracak
ama sonuç alınamaz diye tartışmamak da manasız
herkes kendi fikrini söylemeli

herkesin inancı kendine ?
doğru
inançlı ya da inançsızın davranış biçimi,çevresine dayatma ve zarar biçimini almadıkça herkese saygı.
Birey tanrı kavramına illaki ihtiyaç duyuyorsa,
Ve bu kavram yaratan ile kul arasında hayata geçiriliyorsa,
kişi inanmış,inancını yerine getirmiş
onu ilgilendirir

benim ayrı inanç ya da inançsızlığıma saldırı biçimine geliyorsa
orda iki dakika mola

ama şuna da katılmak içimden gelmiyor
kişileri daha iyi birer birey yapmak için dinin ödül ceza kavramına ihtiyaç duymak !!!

neden ?

aklı yeten bireyler olarak yerleşigelmiş toplum kuralları bize yetmiyor da,illaki cezadan ürkmemiz mi lazım !

ya da kendi beynimizin yeterliliğinden mi ürküyoruz da,seneler önceki kişisel ya da toplumsal ihtiyaçlardan ortaya atılmış din olgusuna hala ihtiyaç duyuyoruz ?

bu kadar yorumun içinde çok mu kısa kaçtı :)

Adsız dedi ki...

peki:)
ben kendi halinde bir insan olarak islam'ı yaşamaya çalışıyorum.hacıya hocaya tekkeye cemaate,hurafelere bakmadan.sadece salt islamı anlamaya,yaşamaya çalışıyorum kuran ı kerim ve peygamber aracılığıyla.dünyaya,kendime bakarak yaratıcıyı anlamaya,onu görmeye çalışıyorum.ölünce toprak olup gitme fikrindense, yaratıcıya kavuşma fikri bana daha çok umut veriyor.O'nun merhameti gazabını geçer.bu da benim için bir umut kaynağı.O'nu ben de çok seviyorum elbette.din var ya da yok..öldükten sonra toprak olacaksak eğer bir kaybım olmayacak.çünkü din benim hayatımı engelleyen,zora sokan bir şey değil.öldükten sonra eğer inandığım gibiyse inşallah gene bir kaybım olmayacak aksine yaratıcıya kavuşmanın kazancı olacak.
"işte o, kesin olarak gelecek gündür. o halde dileyen rabbine varan bir yol tutsun. " (nebe suresi/39)
"biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. o gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "keşke toprak olsaydım!" diyecektir."(nebe suresi/40)

yorumlarınız için çok teşekkür ederim arkadaşlar :)
hepimizin farklı farklı düşünceleri var,görüşleri var.bunların birarada konuşulması çok güzel.burada da böyle güzel bi ortam oldu çok mutlu oldum :)
hepimiz kendi doğrularımıza ulaşabilecek kapasiteye sahip düşünen insanlarız.gerçi toplumda her birey için aynı şey geçerli değil tabi.ben meclisin içine hitap edeyim burda :))
yazıyı yazarken ki amacım kimseyi değiştirmeye çalışmak değildi.kimseye birşeyler kanıtlamak değildi.bunlar benim doğrularım.inancım.her şey inanç meselesi.ortalıkta güpe gündüz var olan görünen bir şeye inanmanın bi esprisi yok.ona herkes inanır zaten.ayrıca bu durumda inanılan şey de kendisine inanıldığı için bi şe hissetmez.özel hissetmez yani.mesela masa diye bir nesne olduğuna herkes inanır.ama bizim inanmamız masa için hiç bi şey ifade etmez.çünkü herkes inanır.yaratıcı bu yüzden gizemli kalmayı istedi belki de.bizi yarattı ve ona inanmamızı istedi.bizim inancımız onun için özel bence.ondan gelen her şeye inanmamız bir teşekkür.
neyse dağıldı devam edelim :)birlikte yaşarken, birbirimize, inançlarımızın farklılığı yüzünden düşman kesilmeyelim,kimseyi inançları yüzünden dışlamayalım,kimsenin inancıyla dalga geçmeyelim deyü bir mesaj kaygısıydı."biz" olalım.karşımızdakine diş bilemeyelim.düşünen insanlar olarak yanlışları birlikte düzeltelim.hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye dicem şimdi az kaldı :)))
bir de yazının başlığına değineyim.sıkıcı bir konu olduğundan değil elbet,olabilir dedim,kimisine sıkıcı gelebilir ben uyarayım da :))) herkes yaratıcıyı bizim kadar tanımıyor:)
bir de inanmayan herkes "kominist" değil "gominist" deyü biliyorum.tam orjinali :))) işin şakası ben böyle düşümüyorum ;)

Adsız dedi ki...

bakalım nisa suresi ne demiş:
herkes tam olarak anlamıo malum o yuzden birebir almayalım yuvarlayalım ki tırnak işaretine gereksinim kalmasın:
dipnot: kadınlar için yazılan ama erkeklere hitap eden sure nisa suresi. hos ya hep erkeklere anlatıomus gibi diğer surelerde de!!!!

sevgili erkekler 5 kadına kadar evlenmek size helal ( yada caiz) kılındı. ancak hepsine esit davranabileceginize inanıyosanız( ben inanıorum viagra ve cialisten sonra). ama inanmıyosanız kendinize cariyelerinizden istediğiniz kadar alın. daha kadını dovmekle alkalı ayetler de var ama onları yazmak bana yakısmaz.

Türkiyede kadın olmak da yazımızın baslıgı olsun cunku mubarek bişii olan nisa suresi yazmayayım

Adsız dedi ki...

hımm bu da her zaman insanların işlerine göre yorumladığı konulardan bir tanesi.insanlardan bazıları bu ayeti oh ne güzel 4 tane kadınla birden evlenebilirim gibisinden anlar.ancak ayetin başı ve sonu ve dahi surenin ilerleyen ayetlerine bakacak olursak,allah'ın tek eşle evliliği tavsiye ettiğini görebiliriz.
nisa suresine bakalım:aynen aktarıyorum ki bir yanlışlık olmasın.

3 - Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.

burada ön şartlar vardır.

129 - Kadınlarınız arasında her yönden adaletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

kadınlar arasında sadece cinsel anlamda eşitlik değil burada kastedilen,sadece cinsel anlamda olsaydı elbette iş çok kolay olurudu.her yönden adil davranmak asıl söz konusu olan.burada ki 4 eşe kadar izin sadece adil davranmakla da bitmiyor.ilk eşin izni de gerekiyor.eğer o izin vermezse erkek başka bir kadınla evlenemez.
imam nikahı da insanlar tarafından yanlış uygulanan bir şey.aslında imam nikahı diye bir şey söz konusu değil.o sadece bir dua ve bunu isteyen herkes yapabilir imamlara gerek kalmadan.imam nikahı sadece bir sünnet.nikahta önemli olan sadece şahitlerin olması ve insanlara evliliğin duyurulmasıdır.günümüzde resmi nikah bunu karşılıyor. bu yüzden imam nikahına gerek yok aslında.ama işte gene insanlar imam nikahını kullanarak ve de nisa suresini işlerine geldiği gibi algılayarak bir kaç kadınla metres hayatı gibi yaşıyor.adaletli davranmayı takmıyorlar bile.
bir diğer husus
nisa suresinin 34. ayetinde geçen dayak mevzusu.neymiş 34. ayet:
34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.
burda ki itaatsizlik kadını kocasını aldatmasıyla ilgilidir.ayrıca dövün diye algılanan
"daraba" kelimesi çok anlamlı bir kelime olup kuran'da bağlamına göre farklı anlamlara gelir: seyahat etmek, dışarı çıkmak: 2:273; 3:156; 4:101. vurmak: 2:60, 73; 7:160; 8:12; 20:77; 24:31; 26:63; 37:93. dövmek: 8:50; 47:27. ortaya koymak: 43:58; 47:27. (örnek) vermek: 14:24, 45; 16:75-76; 16:112; 18:32, 45... sorumluluğu kaldırmak: 43:5. mahkum olmak: 2:61. kapamak, vurmak: 18:11. örtmek: 24:31. açıklamak: 13:17
burdan sadece "dövün" kelimesini uygun görmek çeviren insanın vicdanından sanırım.bu dayakla ilgili daha geniş açıklama şurada mevcut:http://www.islamiyazilar.com/KADINLAR_DOVULUR_MU_.htm

yine bir diğer yanlış yorumlanan ki islam aydınları bile bu konuda düzgün açıklama yapmaktan acizdirler,islamda ki cihat anlayışı.islam her şeyde savaşalım öldürelim,kanlarını akıtalım tarzında vahşiliklerle dolu değildir.islamda ki cihat anlayışı,yanlış yolda olan insanları doğruya yöneltmek adına yapılan davranışlardır.bu illa savaşla olmaz. ki zaten zamanında oolan savaşlar dönemin şartlarına göre zorunluluktan kaynaklanmıştır.ama bizim aydınlarımız ne der cihat için,cihat"savunma savaşlarıdır" yani bu bile bu yanlış anlamayı kabul etmek ve karşı savunma ihtiyacı hissetmektir.cihat sözle de olur,yazıyla da olur.insanlara doğruyu tavsiye eden her davranış cihattır.islamı kulaktan dolma anlamaya çalışmamak lazım,islam bilgini diye ortaya çıkan insanları bile dinlerken sorgulamak lazım.asıl kaynak olan kuran ı kerime ve peygambere bakmak lazım. kuran da kötüye yönelten hiç bir ayet geçmez.
-kuran, zekat, fitre ve sadaka verilmesini oneriyor, hatta bazi zamanlarda muminlere mecbur kiliyor.amac, yoksulun, fakir fukaranin doymasi,giydirilmesi sosyal dengenin toplum icinde saglanabilmesi... (bakara 43,110,271, nisa 5)
-insanda eksik olan ogelerden birini, sabiri siddetle ogutluyor, insana kendini tutabilme(nefse hakimiyet) tavsiyesi veriyor(al i imran 200, bakara 185)
-kendini savunma durumları dışında cinayet işlemeyi yasaklıyor(bakara 72,73)
-mecbur kalınmadıkça yalan soylemeyin, dürüst olun diyor(bakara 72)
-çöp ve tezek yiyerek yetiştirilen domuz etini, leşleri yemeyi ve kan içmeyi, insanın kendi iyiliği ve sağlığı için yasaklıyor(bakara 173)
- haksız mal yemeyin diyor(bakara 188)
-cihad konusunda ise, sadece sizinle savaşanlarla veya kendinizi koruma amaçlı savaşmayı emrediyor, gidin vurun kırın yıkın demiyor(bakara 190)
-insanlığı tek ümmetken ihtilafa sürükleyen aşırı hırs, ihtiras, kıskançlık gibi kötu huylara karşı insanları uyarıyor(bakara 213)
-içki ve kumar konusunda; birtakım faydalar olduğunu söylüyor ancak zararının faydasından çok olduğu söyleniyor ki hepimiz bu zararları biliyoruz...ihtiyactan artan kadarını infak edin deniyor...
-yetim hakkı yememeyi, onlara iyi davranmayı, yardım etmeyi öğütlüyor(bakara 120)
-karı ve kocanın her ikisinin de birbirleri uzerinde hakkı olduğunu kabul ediyor.birbirlerine iyi ve adaletli davranmayı ön görüyor(bakara 228, nisa 4)
-insanların arasını bulmayı tavsiye ediyor(bakara 225)
-boşanmanın iyilik ve güzellikle olmasını söylüyor(bakara 233)
-faiz(faiz derken gunumuzde banka faizi değil, çünkü banka zaten kendi istiyor para yatırmanızı ve onu kullanıyor, ya da paranın enflasyondan doğan değer kaybını önlemek için veya borsa için değil) yani tefeciliği yasaklıyor.(bakara 285)
-4 evliliğe kadar erkek için izin veriyor, ancak bunu adaletli olursan ve eşlerin razıysa onaylıyor...fakat tek evliliği öneriyor(nisa 3)
-sahitlikten kacmamayi, bu gibi durumlarda annenize karşı dahi olsa durust olmayi emrediyor(bakara 282)
-bilgin olmayan konuda tartışma diyor(al i imran 30)
-sevdiğin insanlar için ve allah için sevdiğin bazı şeylerden fedakarlık yapmayı istiyor, öğütlüyor(al i imran 92)
-emanete hıyaneti yasaklıyor(al i imran 161)
-şehitliği, vatan için savaşmayı kutsal kılıyor(al i imran 169-171)
-miras taksiminde eşitlik istiyor, tüm çocukların hakkını gözetme gereğini belirtiyor(nisa 7-9)
-kötülüklerin karşılıksız kalmayacağı belirtiliyor ancak insanın kendi hakkını araması gerektiği de söyleniyor(al i imran 30)

Şarküteri dedi ki...

Üşenmedim tüm yorumları okudum(Genelde üşenen bir insanımdır) Buradaki tartışma ortamını gayet seviyeli ve uygar buldum. Ne güzel. İmbir' e de buna vesile olduğu için teşekkür etmek gerek.

İmbirciğim belgelerle gelmişsin tartışma programına. Çok donanımlı gördüm seni. Kendisinin de söylediği gibi islam dinini en güzel şekliyle yaşamaya ve anlamaya çalışıyor. Ve bu dini benisemeyenlere karşı da hoşgörü ile yaklaşıyor, kibar ve nazik bir tutum. Keşke bütün dindar insanlar bunu başarabilseydi. Her nedense fanatik bir tutum içine giriyorlar. Bazen dini benimsemeyen insanlar da kışkırtıyor onları. Tam tersi de geeçerli... Ve ortaya ülkemizin bugünkü siyasi-sosyal ortamı çıkıyor. Dünya ölçeğinde bakacak olursak sonuç yine umutlu değil. Dini inançlar yüzünden kalın çizgilerle ayrılmış insanlar birbirleriyle savaştalar. Bugün müslümanlığı 'terörist' ile eş anlamlı kullanan birçok insan tanıdım ABD' de. Tam aksine "gavurları" bir kalemde silen ve bunda dini temel alan bir çok müslüman da...

Benim inancıma göre hiç bir din-inanış bir insan hayatından değerli olamaz. Din adına, dini yaymak adına ya da dine karşı fikirleri var diye kimseye fiziksel, ruhsal baskı uygulanamaz. Baskıyı geçtik, göz göre göre insan öldürülemez...

Göz göre göre ne zaman insan öldürülebilir? Hiçbir zaman! Ya savaşta? Savaş ruhum için zaten büyük bir yıkımdır. Dünyaya sınırlar çekmek için de insan öldürülemez. Ama ellerinde silahlarla sana doğru koşup gelen varsa... Umarım hiçbir zaman böyle bir senaryo ile karşı kalmam.

Benim inancıma göre, komşunun tavuğu da çalınmaz mesala. Göz hakkı, erik hırsızlığı falan yaparım bak. Ama benden çalındığı takdirde küplere bineceğim, lanetler okuyacağım hiçbir "başka mala" göz dikmem. Çünkü empati yeteneğim çok gelişkindir, kendimi daima başkalarının yerine koyarım.

Mesala para. Kendime yeterli olan parayı kazandıktan sonra zenginlik umrumda değildir. Yeterli miktar nedir peki? Bunun tanımını hep geliştirmeye ve giderek azaltmaya çalışırım. Klişe bir deyiş ama paranın mutluluk için araç olduğuna inanırım. Aracı amaç edinmem. Çünkü ruhum yeteri kadar gelişkindir, aç sefil insanları görünce kendimden utanırım. Adalet duygumu aklım ve ruhum sağlar.

Bu kadar uzattım, niye?
Söylemek istediğim şu:

Bahsi geçen inançlarımın-doğrularımın hiçbirini kutsal kitaplara borçlu değilim. Hepsi mantığımdan, empati gücümden ve olgun ruhumdan kaynaklanıyor. Daha önceleri iyi niyetli insanlar tarafından yazılmış olduğuna inandığım kitaplardan ilham almışımdır belki ama hepsi bu! Gerisini yaratıcının bana verdiği donanımla kendim bulmuşumdur ve bulmaktayımdır.

İkinci bir hayat için umut ta beslemem. Ortalama 70 yıl neyimize yetmez? Dolaş, gez, oku, konuş... Güzelliklerin hepsi burada ama gizli. Bulmak için çalışmak gerek.

Yaratıcı tanrıya inanırım elbette. Hatta tanrının bütün bir koca evren, koca bir bilinç olduğuna da. (Enel Hak felsefesi inancıma yakındır) Bazıları için müthiş tehlikeli birşeydir bu, koca evrenin bir parçası da sen olduğuna göre, tanrının bir parçası da sensindir. Vay! Şirk koşmak ha!!!

"Oh ne güzel din bulmuşsun" diyenler oluyor bana... Ben bulmadım ki diyorum, aklımın-ruhumun getirdiği ve getirmekte olduğu yerler buraları. Ve ben sıradan, normal biri olarak düşünebildiysem bunları, demek ki herkes düşünebilir. Herkes aslında bir bütünün parçaları olduğunu anlayıp bütüne zarar vermekten çekinebilir. Bu anlayışta başkası için iyilik yaptığınızda aslında kendiniz için iyilik yapıyorsunuzdur. Başkasını üzüp yaraladığınızda kendiniz yaralanıyorsunuzdur. Çünkü herşey tek ve birdir.

Adsız dedi ki...

yanlış alaşılma olmasın die belgeler lazım yecaittinim :)) zaten yanlış anlaşılmaktan böyle oldu bu din hakkında ki düşünceler :D

Adsız dedi ki...

evet burası inanın harika bir tartışma ortamı haline geldi. umarım devam eder böle.

fakat şimdilik vaktim yok o yüzden fazla yazamıycam. yarın uzunca bi yorum yazarım belki yine :)

sadece tek şeyden bahsetmek istiyorum. imbir için cevap niteliğinde olacak biraz. o bana kuranla gelmiş ben de ona kuranla cevap vereyim. konu cihat ve islamda savaş..

önce islamdaki savaş ayetlerini sizinle paylaşayım..

nasıl da insanları savaşa teşvik ettiğini görelim beraber..

bakara-193: din allahın ol
uncaya kadar onlarla savaşın..

bakara-216: savaş hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı..

bakara-244: allah yolunda savaşın..

nisa-71: Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin..

nisa-72: Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır

nisa-76: şeytanın dostlarına karşı savaşın..

nisa-84: EY MUHAMMED ALLAH YOLUNDA SAVAŞ! MÜMİNLERİ DE SAVAŞA TEŞVİK ET..!

enfal-39: din tamamen allahın oluncaya kadar onlarla savaşın..!

enfal-57: Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.

enfal-60: Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın

enfal-65: Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et

tevbe-15: Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin

tevbe-29: Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

tevbe-111: Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir.

tevbe-123: Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar..!

fetih-15: savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, "Bırakın biz de sizinle gelelim" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah önceden böyle buyurmuştur." Onlar, "Bizi kıskanıyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar


yeterince tatmin olmuşsunuzdur umarım.

arkadaşlar kabul etmelisiniz ki islam özünde bir savaş dinidir! yayılması için hep savaşılmıştır... bunu hepimiz iyi biliyoruz zaten tarihten..

imbircim kuranın ayetleriyle ilgili daha çok şey konuşulur.. ben imam hatip mezunuyum. yıllarca kuranla ilgilendim ben..

yıllar önce bu ayetler ile savaştı müslümanlar.. diğer dinden olan sayısız insan öldürüldü bu savaşlarda.. sebep neydi? onlar müslüman değildi...

eskiden halifelik vardı ve cihat ile tüm müslümanlar savaşa rahatça sürülebilmekteydi. şimdi ise ne halifelik kaldı ne de cihat. çünkü dünya şimdi çok farklı. insanlar insana saygıyı ve sevgiyi öğrendiler. dinlere saygıyı öğrendiler. bu akımlar o zamanlar yoktu. ve şimdi ne oldu? kuranın u savaş ayetleri saklanıyor hep.. dedimya ben imam hatip okudum. kurandaki bu savaş ayetlerinin vaazlarda okunması yasak şu an! yıllardır yasak. diyanet yasakladı. sebep ise insanların bu yanlışları anlamasından korkuluyor. hümanizmin ve insan sevgisinin islamla çakışmasından korkuluyor. halbuki özünde zaten çakışıyor. ama o zamanlar devir farklıydı ve insanlar bu çakışmayı farketmedi.. şimdi herşey çok açık. savaş kötü birşey.. artık herkes bunu iyi biliyor.. en zorba devlet bile savaş başlatınca kendi tabanından tepki alıyor. bush ve amerika halkını örnek verebiliriz.. savaşların kötü olduğu bilinci insanlara yerleştikçe ve insan değeri arttıkça cihat da ortadan kalktı.. savaş bu kadar kötü birşey olduğu halde bir hoşgörü dininin kitabında nasıl iyi birşey gibi anlatılır...! ey muhammed insanları savaşa teşvik et..!! diyen kaç tane ayet var..

yine yazarım..

do not war, make love..

sağlıcakla kalın..

:)

Adsız dedi ki...

İMBİR(CİĞİM) BİZE KURANIN AYETLERİYLE geldiğin için teşekkürler
"imam nikahı da insanlar tarafından yanlış uygulanan bir şey.aslında imam nikahı diye bir şey söz konusu değil.o sadece bir dua ve bunu isteyen herkes yapabilir imamlara gerek kalmadan.nikahta önemli olan sadece şahitlerin olması ve insanlara evliliğin duyurulmasıdır.günümüzde resmi nikah bunu karşılıyor"

evet o bir töredir artık bence. gerek yok neden çünkü artık bizim de bir medeni kanunumuz var çok sükür sana ATAM allah'tan sana rahmet diliyorum hayır bir yaradana inanmasam tanrım diye bahsedecektim senden....

bak sen de gerek yok demişsin bir cok seye gerek yok hatta hiç bir şeye.
yeterki biz evrensel ahlaka biraz sahip olalım. araçsal amaç ve itaat ve ceza evrelerini gecelim.


SARKUTERİ DEDİKİ"Bahsi geçen inançlarımın-doğrularımın hiçbirini kutsal kitaplara borçlu değilim. Hepsi mantığımdan, empati gücümden ve olgun ruhumdan kaynaklanıyor. Daha önceleri iyi niyetli insanlar tarafından yazılmış olduğuna inandığım kitaplardan ilham almışımdır belki ama hepsi bu! Gerisini yaratıcının bana verdiği donanımla kendim bulmuşumdur ve bulmaktayımdır."


bakınız erdem ve mutluluk eric fromm Türkiye iş bankası kültür yayınları:17-43
otoriter ahlakta insan için neyin iyi oldugunu soyleyen ve davranıs kurallarını ve yasalarını ortaya koyan bir otorite vardır, hümanist ahlak da ise kuralları koyan da kurallara baglı kalanda insanın kendisidir; insan hem kuralların düzenleyici gücü hem de bu kuralların uygulandıgı kişidir. ......
........ iki ahlak birbirinden biri biçim biri özle ilgili olmak üzere ikiye ayrılır. biçim bakımından otoriter ahlak insanın iyiyle kötüyü bilme yetenegini inkar etmektdir, kuralları koyan her zaman bireyin ustunde olan otoritedir.böyle bir sistem akıl ve bilgiye değil, otoriteden duyulan korkuya ve boyun egenlerin zayıflık ve bağımlılık duygularına dayanır. karar vermenin otoritenin eline bırakılmıs olması otoritenin sihirli gucunden ileri gelir.otoritenin verdiği kararlar tartısılımaz ve tartısılmamalıdır.
öz bakımından otoriter ahlak neyin iyi neyin kotu oldugu sorusunu kendisine boyun egenin menfaati acısından degil, herseyden once otoritenin menfaatleri acısından cevaplandırır. boyun egenler ondan bazı maddi ve manevi yararlar saglayabilirse de boyle bir otorite gercekte sömürücü bir nitelik taşımaktadır.


ve boyle devam edio..

şöyle diyelim insanların kendilerine gore bir ahlak anlayısı vardır elbetteki ama insanlar din sayesinde bazen istemedikleri seyleri yapmaya zorlanmakta bazen ise sevdiği seylerden vazgecmek zorundadır.

cuma namazı saatlerinde sen niye cumaya gitmedin ya da cumaya gidelim tarzında... dort hafta ust uste gitmezsen dinden cıkarsın tarzında...
ramazan ayında dısarda sigara içmek gibi ki hos bir davranıs deil benim evrensel ahlak anlayısıma gore lakin saygı duyarım özgürlüklerine....

bu ülkede içki gizli saklı içilir ozellikle tutucu yerlerde ki butun dogu anadolu ve batıda bazı sehirler.... trakya yı ayrı tutalım.
artık sokakta içmek yasak super bir uygulama bizim gibi arsalarda içmiş vatan evlatları gibi eger insanları rahatsız edeceksek zaten içmeyelim lutfen ama duzenli aralıklarla sarapla kendine gelen ben kimseyi rahatsız ettiğimi dusunmuyorum....
gene donelim humanizme
hepimiz suan soyle ya da boyle dogru ve yanlıs diye nitelendirebilecegimiz davranıs oruntulerini kafamızda olusturmusuzdur ama bazılarımız bunu insanlıgı anlayarak empati kurarak da yapmıs olabilir, bir otoriteye bagımlı insanlar olarak babamız annemiz ve cevremizden miras olarak almısta olabiliriz.
islam dini secilmez miras kalır diye acık bir gondermede bulunmayı da ihmal etmeyelim.

sonuc olarak sunu soyleyebiliriz ki: herkez kendine bir ahlak anlayısı gelistirebilir bunu su veya bu sekilde insan kendisi basarabilir. yada bagımlı olarak kaldıgı dini kitaptan da yapabilir. ama insan eger kendisi bunu olusturursa pek tabiki de cakısmalar olacaktır burda eger karsı tarafa bir haksızlık soz konusuysa anayasanın bilmem kacıncı maddesinde yer alan "bir kişinin özgürlüklerinin basladıgı yerde diğer bir kişinin özgürlüğü biter sözuyle çözümlenmelidir" ki anayasamız otoritedir. yine bir parantez acmak gerekirse anayasamızın yeterince iyi olmadıgını belirtelim ama sunu da soyleyelim Kuran dan daha iyi oldugu kesin zaten bir gercek varki kardesinizin boynunu kesen bir kişiyi sanık sandalyesine oturturken anayasayı kullanırız. allah belasını versini deil.
yine hiç bir insanın hayatı elinden alınamaz kan kanla odetilmez yapan cezasını ceker ve hangi kosullarda bu cinayet işlenmiştir ona bakılır ve idam kesinlikle yanlıstır. insanın yasama hakkı elinden alınamaz bunu yakın bir savcı veya hakim dostunuz varsa o size daha ii anlatacaktır. ama 250 yıl muebbet verilebilir. hiç birseyi geri getirmese de onunda canının alınması bir cesit cinayettir.

sonucta Kurana hiçbir sekilde gerek yoktur. medeni kanun ve anayasalarımız olustuktan sonra ki daha once de yetersiz kaldıgı için kadılar toreler ve mecelle gibi kanun adamları ve kurallar toplumu duzenlemek için kullanılmıstır.

ms 600den 1700 lere kadar kuran bu gereksinimi karsılamıstır ama yine de ek gereksinimler olmustur bu gun ise gereksiz bir kitap olarak belden yukarı yuksekliklerde işlemeli kılıflarında odalara tozlanması için asılan bir süstür. sözüm meclisten dısarı imbir(ciğim).

neyse biraz da ayetlerden konusalım hemencecik de elmalılı m. hamdi yazır dan alıntılar yaptıgımızı belirtelim akit pazarlama yayınları da yayın evimiz. kitapta yesil taklacı yane..
aynen aktaralım:
nisa 15 kadınlarınızdan fuhus yapanların aleyhlerine sizden dort sahid getirin, eger sahitlik edrerlerse, o kadınları evlerde hapsedin, ta olum kendilerini alıp götürünceye veya haklarında bir yol açıncaya kadar.

ben pek bu ayetlerden yazmak istemiyorum. ama siz yazınca bizde tam yazarız elbette.ama siz hepsine kulp bulabilir misiniz bilemem.

soyleki biraz açarsak bu ayeti: maalesef dediğim gibi erkeklere hitab eden kitapta kadına uygun görğlen cezalar gayet sıradan gibi herhalde imbir(ciğim) senin bir bayan oldugunu düşünüyorum yoksa değilmisin?

yaratık gibimi görülmek istemeyen her kadın benim sozlerime saygı duysun lutfen. şöyleki ben kadınların haklarını savuna savuna neredeyse erkekliğimden süphe ediyorum ama bunu soyle acıklayabilirim sevdiğim kadın asla sefil olmasın ne demek ya. kilitle gebersin.. hemen burda empati kurdum bak eger bir kadın beni aldatırsa ki olmus olabilir sadece ne sartlarda yaptıgını sorarım onu anlamaya calısırım ve orospu etiketini hiç bir zaman basmam çünkü demekki bende de bir yanlış var deyip yanlışı paylaşabilirim... kuran diliyle zina yaptıysa bile ki ben de yapmıs olabilirim. kadın yapınca orospu erkek yapınca çapkın her zaman işime gelmiştir ama gelin kızlar bunu değiştirelim...
o ilişki biter benim için değerlendirme mutlaka yapılır. ben yapsaydım da o ilişki biterdi ki bu olmuştur doğrusu da budur. ama gunumuz de kadınlar aldatılmaları sineye çekmektedir bu kuranın getirisidir. erkekler çapkınlığa devam o zaman. neyse her erkek bunu yapmaz ama yapanlar da yadsınamayacak kadar çoktur. babasıyla genel evde karşılaşan çoktur ama annesiyle komsunun adamını bir arada görmek korkunçtur. gel de çık işin içinden. biz diyoruz ki en azından benim gibi düşünen erkekler olmalı diye düşünüyorum. bunlar olmaması gereken şeylerdir zaten ahlak anlayışı yarattığımızda temel ilke de kendine yapılmasını istemiosan sen de yapma ama ah şu kadınlarımız neden böyle sefilsiniz yazık sizlere amcanızla tokalaşmak size haram kılındı tabe...

nedendir bilinmez bacak arası ülkemizde pek bir gündemde hele bu kadının olunca...
altın değerinde bişey neden yasak... insanlar yasakları pek bi sevio... inanın kızlık muhabbetinden bir çok erkeğin başı ağrımıştır 1 yıldır aynı kadınla çık beraber aynı yatakta yat hemde adem ve havva nın yasak elmayı yemeden onceki hallerinde. öpüş seviş oynaş sürtün ama mukaddese dokunma o kocama yerim senin kocanı kız...

kadınlar bunu o kadar önemsedilerki erkekler bugün onlardan daha bir önemser gibi şayet.
bi de şöyle düşünelim evlilik yaşının 25lere çıktığı bu ülkede ki bu erkekler için 30u da buluo evladım.... insanlar o mukaddes şey seksten uzak kaldılar ve tecavüzler kaçınılmaz oldu hadi zevk alalım nalan o zaman.. hergün bir taciz tecavüz olayı ki anlatılmayanlar dünyalarca... daha geçen gün sahit oldum bir sapık kızlara diyo ah sizi bir yalasam lan köpek misin ne yalıyosun yüzlerini mi yoksa tabu kelimeler olan meyvelerden mi bahsediyon hani şu bursanın nektarin mi denilio onun suyuna onu yalamak istion besbelli.
yine yeni bir olay hiç bir şekilde dikkat çekmeyecek şekilde(türban takıp fileli çoraplılardan değil mini etek ve çatalı gösteren bluzlardan giymiş değil) uzun kollu gomlek dar deil, uzun bir etek dar deil giymiş olan bir bayan bir lokantanın merdivenlerinde filinta gibi giyinmiş takım elbiseli bir adam tarafından mıncıklandı kadının tokat atması bunu engellemedi çünkü eleman hayalinde kurduğu hani su diyarbakırın meyvesi ona bi guzell elledi ve kendinden geçti ki ben elini tutup biraz da salatalık almaz mısınız beyefendi demeseydim. yazıklar olsun. yurt dışına çıkmışlığım vardır ve birkaç tane sevgilim oldu. eğer ikimiz birbirimizi istediysek beraber olduk ve ben kendimi hiç kirlenmiş hissetmedim ki onların da hissettiğini düşünmüyorum.

bak nerden geldik şimdi namusa namus belasına gardaş verdiğimiz can bizim...

bir insan sevgilisiyle istediğini yaşayabilir eğer aralarında yeterince bir bağ varsa ama işler yolunda gitmez ayrılırlarsa ve o kız sonra benim sevgilim olursa benden ona koca bir eyvallah yaşadığınız da mükemmeldi gülümse ama artık unut ben varım ve bak bu tek tasın evleniyoruz aşkım tabi kabul edersen.
geçmişin beni asla ilgilendirmez ama ben suna onem veriyorum aşkım bundan sonra el ele dolaşıcaz sokaklarda ve ben gözüm kaysa da başkalarına bakmamaya çalışcam sen de bakma olurmu.

işte namus kafa da apış arasında değil bunu gel de ulemaya anlat yahu ben kendimden utanırım 25e geldim ve hala bi tecrübem olmamış lanet olsun bana. ya aslında cok da önemli değilde sonuç ortada bu erdeme erişemeyenler maalesef sapık oluo ama onları suçlamamak gerek çünkü maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisinde cinsellik malesef temeldeki taşların arsında ve temeli olmayan bina adapazarındaki evler gibi çöküyor zamanla... bir zelzelede el fatiha bir malkara keşan geçer önünden sapıtırsın bakarken....

yaşadığım bir olaydan bahsedelim yine bir konuşma karakterlerin ikiside erkek ve biri ben deniz öğretmen hümanizm felsefesini belirlemiş kendine ve cinselliğine ara sıra ekmek verip karnını doyuran dinsiz bir lavuk ben. ve karşımda yüce fetul allah abimizin cemaatinden bir dini irfan sahibi 25 lik bir deli kanlı oda öğretmen.
2. karakter hakkında biraz daha bilgi verirsek 5 vakit namazını kılan cuma namazına adam toplayan akpye gönül vermiş, cemaat toplantılarına önderlik eden artıları saymakla bitmez karakter...

gelelim olayın içeriğine

efendim malumunuz sene gecen sen aylardan mayıs türban tartışmaları almış başını gidiyor.
ben yetim bilgisiz cahil adam dediki:
-- moruk bu türbanda bugünlerde pek revaşta yahuu.
(tabi moruk lafı ağır kaçtı biraz anladım tamam tekrar alayım)
--- yalçın bey türban diyorum.
-ee abi ne oldu.
---gerksiz abi herkez yaşamalı istediğini. kadınları ben mi düşüneyim onlar düşünmüyosa.(arkadaş anlamlandıramadı tabi 3 5 cemaat toplantısında yer aldık beklemio benden)
-ya tabikide herkes takabilmeli
birsürü insan bu yüzden okula gidememekte(7DEN 77 yediye herkesi kastediyo)
--- dooru sölüyosun abi 9 yaşındaki çocuklarda buna dahil burda di mi?(doğuda)
- yani doğacım.
--- ee abi sonuç
- bak doğa biliosun bir sürü kadın değişik değişik giyinio mesela bu okulda kadınları görmüomusun memelerini gözlerimizin içine sokuolar. yada dar pantolonlar diz üstü etekler giyerek tahrik ediyorlar. onların yüzünden her gün apdest almak zorunda kalıyorum.
--- ne abi
-abdest banyo yapıorum.
--- abi sen de mi?
--- biz de erkeğiz.
- bakıosun yane hatunlara
--- 25 yaşında bekarım niye bakmayım.
- ama abi ben kendimi senden eksik gördüm şimdi 1.si ben hiç öyle bakmamıştım ve bazıları ablam yaşında bazıları halam. ve hiç tahrik olmadım abi.
( dipnot düşelim eğer öğretmen bayanlarımızı tanısaydınız bana hak verirdiniz asla bir kere bile kötü niyetle bakmaya yeltenemezsiniz. hepsi mükemmel insanlar samimi olduğum ya da olmadığım hepsi. bunun için önce onlardan bir elektirik gerekir. bu elektiriği yalçından daha önce farkedecek benim çünkü her öğlen onlarla yemeğe giden ben (evli ve bekarlar) her teneffüz muhabbet eden ben ayrıca telefonları ben de olan ben neden daha önce ben farkedemiyorum kalçaları göğüsleri. neden evde banyo yapmıorum onlar yüzünden tamam inançsızım da banyo yapmamam normal şöyle diyelim neden bu evli cocukları olan ablalarımız benim cinsel fantezilerimde boy göstermiyorlar, valla çok içerledim kendime yahuu biz erkek deilmiyiz geçen sevgilimle 15 dakikaya çıkmadık mı haybeden gerçek üstü aşk misali)
2.si abi sen ne gördün gayet normal giyiniolar frikik mi verdi lan biri bilerek söle.

3. yalçın tüfek dolu geziosun içinde pislik var ve bunlar bilinç altına işlio çünkü kötü gözle bakmışsın. kıyafetlerinde herhangi bir yanlış yok. ama sen anan gibi kara çarşaf giyinmelerini istiosun.

evet bu benim bizzat yaşadığım olay. böyle bir şerefsizlik olmaz yahuu..

tabi cinselliğine ekmek atmazsan arada.

gelelim imbir ne demiş bakın ne güzel sölemiş bidaha yazmakta fayda var
nisa 15 kadınlarınızdan fuhus yapanların aleyhlerine sizden dort sahid getirin, eger sahitlik edrerlerse, o kadınları evlerde hapsedin, ta olum kendilerini alıp götürünceye veya haklarında bir yol açıncaya kadar
"""""""""
. 2:273; 3:156; 4:101. vurmak: 2:60, 73; 7:160; 8:12; 20:77; 24:31; 26:63; 37:93. dövmek: 8:50; 47:27. ortaya koymak: 43:58; 47:27. (örnek) vermek: 14:24, 45; 16:75-76; 16:112; 18:32, 45... sorumluluğu kaldırmak: 43:5. mahkum olmak: 2:61. kapamak, vurmak: 18:11. örtmek: 24:31. açıklamak: 13:17
burdan sadece "dövün" kelimesini uygun görmek çeviren insanın vicdanından sanırım.bu dayakla ilgili daha geniş açıklama """

önemli değil ölümü bulduk hem ordaki dayak kesin anlaşalım bu konuda bunu sen de adın gibi biliyorsun.

"""""" şurada yine bir diğer yanlış yorumlanan ki islam aydınları bile bu konuda düzgün açıklama yapmaktan acizdirler,islamda ki cihat anlayışı.islam her şeyde savaşalım öldürelim,kanlarını akıtalım tarzında vahşiliklerle dolu değildir.islamda ki cihat anlayışı,yanlış yolda olan insanları doğruya yöneltmek adına yapılan davranışlardır.bu illa savaşla olmaz. ki zaten zamanında oolan savaşlar dönemin şartlarına göre zorunluluktan kaynaklanmıştır.""""""""


maalesef imbir hanım burda da yanlışınız var cihatı madem açtınız kapayalım.
cihad anlayışı islamı geniş kitlelere yaymayı saglamak için bir milleti gaza getiren bir anlayıştır ki gaza gelen maalesef biz olduk. Yani Osmanlı ve hakkatten de cihadın başarılı olması bizim sayemizde oldu ki nice millet bizim sayemizde müslüman oldu. ya da şöyle diyelim bu dini benimsedi bizim korumamız altında. bknz haçlı seferleri baknz talas savaşı. orta asyadaki türk devletler. bosna hersek vs

cihadı kavrayamamış olmanız çok üzücü ama islam tarihine de biraz zaman ayırırsanız cihad islamı yaymaktır bu da hükmederek olmalıdır bu anlayış bizi tarihin en büyük imparatorluğu yapsa da bizden çok şeyi aldı götürdü gazali geldi bizi mahfetti oysa islamı yaşayıpta filozofluk yapan nice bilginler vardı ülkemizde ibni sina ömer hayyam ibni rüşt ali kuşçu vs Türk olmaya bilirler ama osmanlıda yasyanlar selçuklularda yaşayanlar çoktu bilioruz felsefe bizden gitti biz bittik hemşerim. tekke ve zaviyeler medreseler ilmi bırakıp dine dalınca bu çıkar meydana bu gun hala neyle uğraşıyoruz.

koskoca imparatorluktan bi davinci bi picasso cıkmadı neden resim dinimizde yasak hattatlarımız saglam ama o tahtalara bakınca inanın bana ben eğri büğrü birbirine geçmiş doğrular şemasını görüyorum ve bi b.k anlamıorum çünkü arapça yahuu...

ha o bilginler nasıl çıktı madem derseniz onlar ilk yıllardaydı ve uygarlıkların beşiği anadolu eski buda rahiplerine eski mısıra eski tibet bigelerine çok yakındı doğu büyük bir kültürdür ve bu kültür de arapların payı sıfırdır... şimdikii şanlarını da petrole borçlular ve inanın dini ipleyen yok orada çalışan bir çok arkadaşımın gözlemleri bunlar neyse bu benim son yazım olsun çünkü sizden hiç birşey kapamadım imbir(ciğim)
dipnot: parantez içinde ki ler okunmak istenmezse okunmayabilir yani iki türlü çünkü bundan rahatsız olmanızı istemem eyvallah

Adsız dedi ki...

peki :)

ben de o zaman son olarak bi şeyler yazim.ben kendi inancımdan vazgeçmeyeceğime,siz kendi inançlarınızdan vazgeçmeyeceğinize göre bu sonsuza kadar böyle gider :)

kuranda geçen savaç ayetleri,o an savaşmak durumunda kaldıkları için bir izin olarak inmiştir.peygamber dini anlatmaya çalışırken hep güzel yolu seçmiştir.anlatmaya çalışmıştır.ama inanmayanlar ona işkenceler etmiştir.inanmayanlar bu işkencelerini artırarak onları yurdundan etmişler.bu durumda elleri armut mu toplicak. onların işkencelerini durdurmak için savaşmışlardır ki savaşmak için öncelikle allah'ın iznini beklemişlerdir.aynı zamanda peygamber efendimiz zamanında yapılan tüm savaşlar savunma savaşıdır.
salt islam yani peygamber efendimiz zamannında ki islama bakacak olursak savaş hususu böyle.sonradan insanlar cihat anlayışını bir taraflarından anlamış olabilirler.bunda islamın bir suçu yok bence,gene insnaların uydurması.
doğa; öğretmen arkadaşın gibi olanların gene kendi bireysel sapkınlıkları.sade kötü bir örnek.o onun kötü niyeti.herkesin niyeti bir olmayabilir.
yetiştirilme tarzından olabilir.hadi ben de gördüklerimden örnek vereyim.mesela ben muhafazakar bi ailede büyüdüm.annem örtülü.babam emekli asker.islama göre yaşayan babam anneme bir kere vurmayı bırak el bile kaldırmadı ve de tartışsalar bile ağzından salak manyak gibi saygısızca tek bi kelime çıkmadı.ve annemi askeri ortamda o kadar benimsediler ki.annem örtüsüyle protokolde bile oturdu.yıllardır annemin bi kere bile bölücü faaliyet gösterdiğini görmedim.gerici hiç bi tutumunu görmedim.tutucu davrandığını hiç görmedim.atatürkle ilgili bi tek bile ağzından kötü laf çıkmadı.aksine ona hep saygı duyar,sever,över.
beni bi kere bile ibadet etmeye örtünmeye zorladığını görmedim.kararlarıma bi kere bile saygısızlık ettiğini görmedim.seçimlerime hep saygı duydu.erkek arkadaşım oldu onunla görüşmemi hiç kısıtlamadılar.görüş iyi tanı diye.hem annem hem babam.
annemin össden önceki gece uyur kalırız diye sabaha kadar uyumadığını gördüm,bizim eğitimimize para yetiştirebilmek için delik çorapla gezdiğini gördüm,bi öğretmen ve bir doktor yetiştirdiğini gördüm.ben öğrencilerime sene başından beri atatürkü öğretmeye çalışıyorum.
vay efendim türbanlılar gerici.neresi gerici allasen bu kadının.herkes bir değil.bireysel farklılıklar var.ameller niyetlere göre değişir diyor.
muhafazakar kesimde yanlışlar var mı var.ama onlar insaların yanlıış günahı dinin deil.
yine kadınlarla ilgili,kadınların haklarını gözeten bir çok ayet ve hadis mevcuttur ki,yazmaya üşeniyorum,zaten bir şey katmicak dediğiniz gibi.sizi değiştirme, size bir şeyler katma gibi bir amacım yok zaten.niye bir şey katmaya çalışayım ki.herkes kendi yolunu bulabilecek akla sahip.sadece siz biz olayı olmasın diorum ben.kimse kimsenin inancına hoho amma da salakça ha demesin.ya da yanlış anlaşılan taraflar varsa düzeltilsin.size birşey katmayım zaten ben.ama yeterki biz olalımiki tarafında yanlışlarını düzeltmeye çalışalım vs vs vs...

Adsız dedi ki...

öncelikle size söylemek isterim ki sorgulayarak dinini bulanlara bişey demiorum ve siz de bunun içine girmiosunuz kuranı bir kere okuyan benim gözümde süperdir saygım sonsuz ve hiçbir zaman da yadırgamıyorum onları ve siz % 13lük dilimin içindesiniz türkçe okuyup anlayanlardan ben öyle umuyorum...

at gözlüğüyle okumadıysanız tabi ki de ama inanın bazı değer yargılarını bir kenara bırakmak zor.
benim annemin de başı kapalı ama bu bir töre nasıl denize mayosuyla girebiliyorsa gerektiğinde başını da kapıyor. burada bir sorun yok...

zaten sorun olduğunu da söylemedik...
ama bence Turgut Özakman dan dirilişi okumalısınız önsözleriyle birlikte.... türban kavramının nasıl ortaya cıktığı burjuva sınıfının bir getirisi olduğunu bulabilirsiniz...

ama ben size derim ki islamdan önceki örf ve adetlerimiz suankinden 1000 kat iyiydi. o zaman da bile kadına verilen değer arapların çok üzerindeydi ki kuran bunun yarısını bile geçemio çünkü içinde bulunduğu kültürden çıkmasının getirisi bu. size ters gelecek bisürü iddia ortaya attım ama maalesef hala duygu sömürülerinin hat safhada gezdiği. acındırma sözlerinin yer aldığı bir yazı kaleme almışsınız. gelin size peygamberimiz sav muhammedin hayatından kesitler sunalım ve savaşlar hakkında konuşalım...

çok eski bir yazıttan çeviridir kaba taslak anlatıyorum. iki kişi tarfından kaleme alınmış bir yazı biri muhammed i yalancı peygamber olarak anlatmak da diğeri bunlara eleştiri yapmaktadır bakalım peygamberimizin hayatına:


hz muhammet 571 de dogdugunda, babasını kaybetmişti ve amcası ebu talip onları himayesine aldı...

ebu talip mekkenin ünlü tüccarlarındandır!!!
hemen hemen her yıl ipek yolundan doğuya uzanır...
mal getirirdi.
yanında küçük muhammedi de götürürdü. muhammed 20 li yaşlara geldiğinde bir çok yeri gezmiş görmüş bir adamdır....

tanıdığı insanlar arasında bir çok rahip, papaz, hahamlar vardır. bunlardan en önemlisi mezopotamyada bir kilisenin rahibidir. muhammed çoğu kere amcasından izin isteyerek bu yerde kalmıştır zamanın şartların da deveyle doğu uygarlıklarından mal almak uzun süreler gerektirirdi. ve muhammet bazen aylarca bu kilisede kalmıştır.....!!!!!


muhammet akıllı ve ahlaklı bir kişilikti ve edebiyata olan sevgisi oldukça büyüktü ki cuma günleri yapılan panayırlarda onun söylediği şiirler birinci gelirdi(muhammedin okuma yazması yoktur) yazmak zaten o zaman da papürüs denen yaprağa yazılırdıki bu pahalı bir işti. Muhammedin engin bir dünya görüşü ve tecrübesi vardı ticarette olsun ahlakta olsun ve en önemlisi dinde olsun...
muhammed dinin bütün inceliklerini öğrenmişti ki özellikle buna dikkat çekmek gerekir bu gün bile incil de eski ahit ve yeni ahit diye iki kitap yer alır birinci kitap tevrattır 2.si incildir. sonuç olarak bir papazdan iki dini çok iyi öğrenmiştir.

edebiyata, bilgiye, gezdiği yerlerden edindiği izlenimlere sahip muhammedin ticarete olan yatkınlığı muhakkak amcası sayesindedir müthiş akıllı ve pazarlama uzmanı bir kişilik.

derken muhammet gelmiştir 25e ve hala evlenmemiştir onun bu zaman da tek ihtiyacı paradır.

40lık haticeyi kendine gelin eder kadın duldur ama cok zengindir öyleki malları hakkında çok şeyler söylenegelir lakin en zenginlerden desek yanlış olmaz....

muhammed istediğini bulmustur yaşlı avrat ve para günümüzde jigololulgu çagrıstırıo. az yerim çok basarım....

ve artık bu dini pazarlamalıdır her gün iki üç ayet yazmak gayet kolaydır muhammet için ilk önce durumu karısına açar yakın dostlarına açar ve çevresindekileri inandırır... gerisini zaten bilioruz....


kabile döneminin yaşandığı o yıllarda bir akımın yayılması hiçte zor değildir.

savaşlar hep olmuştur olmasına da hiç bir zaman bişey demek bize düşmez ama gelin savaşlara bakalım...

uhud savaşı
İslam ordusunun arkadan kuşatılması
Tarih 23 Mart 625
Bölge Medine'nin 8 km kuzeyi, Uhud Dağı
Sonuç Göreceli beraberlik

Taraflar
Müslümanlar Müşrikler
Kumandanlar
Muhammed Ebu Süfyan
Halid bin Velid

Güçler
700 piyade,
2-4 süvari[1] 3.000 piyade,
22 süvari[2]
Kayıplar
70 +22=92

uhud savaşının müslümanlar için hezimetle sonuçlandığı söylenir. 30 okçunun muhammedin onlara sıkı sıkı tembih etmesine rağmen savaş yerlerini ganimetler için terk etmesi savaşın hazin sonnunu hazırlamıştır.

LAKİN aksayan kısım iki tarafın kaybının 92 olmasıdır. ödleklerden oluşmuş iki ordu bir taraf muhammedi yok etmek derdinde diğerleri beyinleri yıkanarak korkutularak savaşa sürülen garibeler takımı.
neyse çok deil ondan 1200 yıl oncesine İ.Ö. 570 lere gidelim METEHAN kurduğu dev ordularla kalabalık çine akınlar yaptı ve bugünki muazzam yapıyı yaptırttı.


ÇİN seddi
Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 10.000 kilometreyi bulur. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 3.000 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, M.Ö.221 ile M.S.608 yılları arasında yapılmıştır.

Seddin kalınlık ve yüksekliği yer yer değişir. Sanılanın aksine Çin seddinin tamamı tuğlalardan oluşmaz. Bazı yerleri çok zayıf, kuvvetsiz maddelerden(kum, kerpiç) yapılmıştır ve bu duvarlar çok kısadır. Bu zayıf duvarların amacı devleti saldırılardan korumak değil kaçak düşmanı yavaşlatmaktır. Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya imkan verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.

Bu târihî yapı, 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.

bugun bile ölçüleriyle hayranlık uyandıran bu yapı Türkleri durdurmak için yapılmıştır lakin Türkler 7 metre yüksekliğide aşmayı bilmişlerdir. 1200 yıl önceki güç 1200 yıl sonraki zaten bir süre sonra bu islamiyet akımı almış başını gitmiştir özellikle Türklerin islamiyeti seçişi her şeyi kolaylaştırmıştır.
o zaman da bir şeye insanları inandırmak çok kolaydır bugün bile insanlar bilmedikleri şeye kimliklerini aldıkları anda inanmaya başlarlar nüfus cuzdanı dersek anlam karmaşası yaratmamış olruz....

keşke muhammet bugün gelseydide insanlar internet sayesinde ona inansalardı pehhh:))))

Adsız dedi ki...

tartışmak güzeldir. ama bazen tarafların hassas olduğu konularda yorum yaparken kelimeleri iyi seçmeliyiz. doğa arkadaşın yazdığı son yorum çok ağır olmuş bence. bu yazıyı okuyan bazı kişiler buna çok sert tepkiler gösterebilir. hatta bu durum internet ortamında hızla yayılabilir ve toplu bir tepkiye dönüşebilir.. bence imbir arkadaş bu son yorumdaki bazı cümlelerden dolayı başının ağrımasını istemiyorsa o yorumu kimse okumadan silmeli. hem de hemen. bu kendisi için ve blogunun geleceği için en doğru karar olacaktır. çünkü yukarıdaki "şikayet et" butonuna belirli bir sayıda basılırsa blog anında kapatılır..!

Şarküteri dedi ki...

Evet Abdullah' a katılmamak elde değil. Blog kapanması gibi bir durumla karşı karşıya kalacağımızı sanmıyorum ama hassas bir konuda tartıştığımız için sözleri daha bir özenle seçmekte yarar var. Kendi aramızda oturup konuşuyor olsak neyse de burası internet ortamı. Doğa arkadaş biraz daha özet, biraz daha özenli cümleler lütfen... Bir de kişisel bir savaş yapmıyoruz ki burada, herkes bildiğini, hissettiğini ortaya döküyor.

Adsız dedi ki...

şöyle söyleyelim ben inandığımı savunurken biraz ağır bi dil kullanıo olabilirim lakin tartışıyoruz her inanca saygılı olduğumu da söylemem gerkir ki ailemin babam ve ben dışında hepsi müslüman. oruç ayında annem ve kardeşim oruç tutar ve biz bekleriz kurban da keseriz sadece kendi fikirlerimin doğru olduğu inancındayım bunu anlatmaya çalışıorum ama daha önce de dediğimiz gibi aslında bunlardan bir sonuç elde edemeyiz saece paylaşmış oluruz bilgilerimizi yanlış kelime kullandıysak affola çünkü laikliği savunduğumu düşünüyorum ve laikliği ele alırsak din ve vicdan özgürlüğü olduğuna göre herkese saygımız sonsuz ama kadınlarımıza yapılan haksızlığa engel olalım eyvallah